HABERLER


20 Şubat 2016 Cumartesi

Call Of Duty 4 Modern Warfare - Oyun İnceleme


Evet bugün efsane seri Call Of Duty "nin ilk Modern temalı, 4.oyunu olan Call Of Duty 4 Modern Warfare'yi inceleyeceğiz.Serinin bir önceki oyunlarına bakıldığında CoD serisi bu oyun sayesinde çağ atlamıştır.Call of Duty, bildik bileli 2. Dünya savaşı üzerine odaklanmış bir seriydi. Böyle bir değişim Call of Duty serisinin eski havasından uzaklaşıp unutulacak bir seri haline gelmesine yol açabilirdi. Aylarca süren bekleyişlerimizden sonra sonunda oyun piyasaya çıktı. İşte tüm korkularımızı yok eden, shooter oyunlarında bir mihenk taşı olabilecek kalitede, yepyeni bir Call of Duty 4 karşımızda.

CoD 4 adından da anlaşılabileceği gibi modern çağın silahlarını kullandığımız, günümüz savaşlarına benzer fakat gerçek dışı bir hikaye üzerine kurulu. Oyunda, Amerikan ve İngiliz askerlerinin orta doğudaki Al-Asad adında bir diktatör ve onunla bağlanıtılı olarak Rusya'daki Zakhaev ve yönetimindeki bir grup Rus askerine karşı girdikleri savaşa katılıyoruz. Oyunda genel olarak aynı savaşın değişik bölgelerinde çarpışan, değişik askerleri yönetiyoruz. Oyun 3 ana bölümden oluşuyor her bölüm kendi arasında bir çok ara bölüme ayrılıyor.CoD 4, serinin önceki oyunlarında olduğu gibi savaşı ve birey olarak askerlerin yaşadıkları deneyimleri bizlere en gerçekçi şekilde yaşatıyor. Oyunu oynarken adrenalin vücudunuza hızla yayılıyor. Heyecan dolu bölümler arka arkaya geliyor. Oyunun tek kişilik senaryosu böyle muhteşem bir deneyimi bizlere sunarken tek eksik yanı ise çok kısa sürede bitiyor oluşu. İyi bir CoD oyuncusu oyunu 6 saat civarında rahatlıkla bitirebilir. Fakat oyunu tekrar oynamanız için onlarca sebebiniz var.

CoD 4 yeni nesil oyunlara bir örnek teşkil edecek seviyede görsel bir şölen sunuyor bizlere. Oyunun grafiklerinden fiziklerine kadar her özelliği şu ana kadar konsollarda yapılmış en iyi shooter oyunlarından birisi olmayı hak edecek kalitede başarılı. Karakter, yapı ve nesnelerin dokuları o kadar kaliteli ki bazen kendinizi bir filmin içerisinde gibi hissediyorsunuz. Geniş savaş alanlarındaki yakın mesafeden uzak mesafelere kadar olan tüm görseller özenle ve başarıyla hazırlanmış. Kaliteli efektler bu güzel grafiklere daha da bir canlılık veriyor. Oyunda bir çok sahnede gerçek hayattaki gibi odaklanmadan kaynaklanan bulanıklaşan görüntülere sahne oluyoruz. Bazı kapalı alanlardaki havada uçuşan tozlar, duvarlardan dökülen parçalar, patlamalar, alevler ve duman efektleri oyuna büyük bir zenginlik katıyor. Oyunun bir saniye bile durmayan aksiyonundan kafanızı kaldırabilip etrafa bakınırsanız detayların üzerinde ne kadar çok çalışıldığını görebilirsiniz. Bu görsel başarı sadece oyunu güzel göstermiyor aynı zamanda oyunun fizik motoru ile de büyük bir uyum içerisinde çalışıyor. Örnek olarak, silahlardan çıkan mermiler duvarların arkasındaki hedefleri de vurabiliyor. Bu kadarla da kalmıyor, merminin girdiği yüzeye göre ve merminin tipine göre zemini aşıp arka tarafa geçiş hızı bile değişebiliyor. Tahta ve zayıf duvarların arkasındaki rakiplerinizi kevgire çevirirken unutmamanız gereken onların da sizlere aynı şekilde cevap verebilecek olmaları.

Oyunun diğer bir başarısı da yapay zekanın ne kadar kaliteli yapıldığı. Düşmanlarınız neredeyse sizin kadar akıllı bir şekilde size karşı savaşıyorlar. Düşmanlarınız genelde kapıların, duvarların ve uygun ne bulurlarsa onun arkasına siper alıyorlar. Ayrıca siperden kafasını bile çıkarmadan sadece silahını siperin yanından uzatarak bile ateş etme ihtimalleri var. Düşmanlarınızı vurduğunuzda bile öldüklerine emin olmanız lazım çünkü yaralı bir asker yerde sürünürken bile size ateş etmeye devam edebiliyor. Düşmanlarınız planlı programlı saldırılarla ve zeka dolu hareketleri ile sizleri şaşırtabilirler.Yapay zeka oldukça güzel :)

Oyunun ses efektleri de her Call of Duty oyununda olduğu gibi çok kaliteli. Müzikler savaş atmosferini ve heyecanlı ruh halini taze tutmak için özel olarak seçilmiş. Bazı sahnelerde arka plandan gelen bir rock tonu ile gaza gelirken, bazı sahnelerde hafif müziklerle savaşın gerçek yüzü olan ölümü tadıyorsunuz. Silahların ses efektleri ve patlamaların odanızdaki yankıları sizi evinizden alıp CoD 4'ün gerçekçi dünyasına çekiyor. Kısacası sesler de grafikler ve fizikler gibi çok güzel ve oyuna uyumlu.

Cod 4'ü devleştiren özellikler sadece bunlar da değil. Her bir bölümün tasarımı kontrollü ve ustaca hazırlanmış. Oyunun hiç bir bölümünde sıkılma şansınız yok. Suikast silahı kullanırken nefesinizi tutarak silahın titremesini azaltmanız bile bu atraksyonlara güzel bir örnek. Bir bölümlerde helikopterden top atışı yaparken, başka bir bölümde bir odaya kurulmuş devasa bir uzun mesafe silahıyla rüzgarı hesaplayarak düşmanınızı haklamaya çalışıyorsunuz, başka bir bölümde çalılarla kamufle edilmiş bir şekilde düşman askerlerinin ayaklarının dibinde nefes almadan yatarken, bir diğerinde tanklara füze yağdırıyorsunuz. Her bölümde başka bir süpriz her bölümde başka bir heyecan sizleri bekliyor.


Oyunu bitirdiğinizde Arcade Mode adında yeni bölüm açılıyor ve tüm oyunu bir arcade oyunu gibi tekrar oynama şansına sahip oluyorsunuz. Arcade mod size bölümü geçebilmeniz için belirli sayıda hak veriyor. Ayrıca oyun içerisindeki başarınıza göre ekstra hak kazanabiliyorsunuz. Fakat arcade mod'u oynarken bölüm içerisinde save şansınız olmuyor.

Ayrıca oyun içerisinde karşınıza çıkacak olan düşman bilgilerinin olduğu laptop bilgisayarları toplarsanız oyunu bir kere bitirdikten sonra kullanabileceğiniz hileler açılıyor. Bu hileler; oyunun renk tonlarını değiştirmek, attığınız bombaların bir kaç parçaya dağılmasını sağlamak, sonsuz mermiye sahip olmak ve hatta bir düşman öldüğünde etrafa araba lastiklerinin dağılması gibi ilginç ve komik hileler olabiliyor. Ne kadar çok laptop toplarsanız oyunu ikinci kez oynadığınızda o kadar değişik hileleri devreye sokabilirsiniz.

Böyle güzel oyunların düşük not almasına sebep olan online sorunları ise bu oyunda karşınıza çıkmıyor. CoD 4 online oyunda da temiz ve duraksamayan bir oynanabilirlik ve yeni özelliklerle birlikte geliyor.

Sonuç olarak Cod 4 "Modern Call Of Duty" isteyenlerin oynaması gereken ilk oyundur.

Sonuç: 9.5/10


19 Şubat 2016 Cuma

Call Of Duty 1 - Oyun İnceleme



Oyunu yazamadan önce bir kaç ön bilgi vermek istiyorum Oyunun yapımcısı olan Infinity Ward, Medal of Honor: Allied Assault'un eski yapımcıları Aslında sadece bunu bile bilmek oyunu almaya yeterli olacaktır, ama bu sefer MoH'u bile gölgede bırakacak bir oyun hazırlamışlar Gerçektende şimdiye kadar oynadığım en zevkli FPS'lerden biri diyebilirim Mükemmel atmosferi bir o kadar mükemmel sesler ve grafiklerle desteklenince Call of Duty gibi bir oyun karşımıza çıkmış Neyse her şeyi bir anda anlatmanın anlamı yok Yoksa bir paragrafta yazımız biterdi değilmi ? Açıkçası CoD bunu hak eden bir oyun değil Onun için hemen ayrıntılara inmek istiyorum


Oyuna girdiğimizde gözümüze ilk çarpan modellemelerin ve efeklerin, kısacası tüm grafiklerin mükemmelliği olacaktır Gerçekten çok kaliteli bir motorla hazırlanmış olan CoD, bu güne kadar gördüklerim arasında en iyisi desem heralde yanılmış olmam Düşmanın gözünün akına kadar görebildiğiniz bir modelleme sistemi kullanılmış Ayrıca askerlerin etrafta yaptığı hareketler ve çevre koşullarına olan uyumları( yani önünde duvar olmasına rağmen askeriniz koşmaya devam etmiyor ve yoğun ateş altındayken sipere veya etraftaki herhangi birşeyin arkasına saklanabiliyor Tabii bu hareketleri yapılabilmesini sağlayan yeni bir sistemde oyunda kullanılmış(Ares)) gerçekten takdir edilecek bir hal almış Grafiklerin bu kadar iyi olmasına rağmen ortalamanın biraz altındaki bir makinada bile çalışabiliyor Yani alırken içiniz rahat olsun

Biraz sonra farkedeceğiniz ilk şey seslerdeki gerçekçilik ve uyum olacak Atmosferi tamamlayacak bir öğe olarak üstünde çok çalışıldığı belli oluyor Tabii bu kadar güzel ses ve grafiklerden sonra oyunun atmosferinden bahsetmeme gerek yoktur heralde Kendimi gerçek anlamda savaş alanında hissettirebilen tek oyun diyebilirim Bir süre sonra oyunla öyle bir özdeşleşiyorsunuzki birden milliyetçi duygularınız kabarıveriyor Hatta yanınızdaki adamların vurulmasına bile üzülür hale geliyorsunuz Tabii bir süre sonra bu geçiyor, çünkü adamalarınız nedense sürekli ölme eğlimindeler Yapay zeka konusunda şikayetçi değilim ama çok aceleci tavırlar sergileyebiliyorlar Aslında keyfimi kaçıran bir kaç olay daha olmadı değil ama onlardan sonra bahsedeceğim 


Yazıya biraz ters başladım Aslında teknik özellikleri yazının sonunda anlatırdım Napalım bu seferde böyle olsun Call of Duty'de dört ayrı bölümde 26 değişik görevle geliyor Ayrıca pek çok ünlü savaşta Amerika, İngiliz veya Rus askeri oalrak oynayabiliyorsunuz Görevler arasında en zevklileri bana göre belirli hedeflere sabotaj düzenledikleriniz Tabii bu insandan insana değişir Ayrıca oyunda farklı zorluk dereceleri var Kolayda, öldürüdüğünüz her adamdan salğlık çantası ve mermi gibi ihtiyacınız olan tüm mühimmat çıktığı için pek bir derdiniz olmuyor ama eğer gerçek savaş zevkini almak istiyorsanız size en zor seviyeyi tavsiye ederim Her merminin bir değeri olduğu için öyle basılı tutup sıkamıyorsunuz Zaten basılı tutarak adam vurmak genelde adam kadar olan nişangahınızın tavana vurmasıyla imkansız hale geliyor Hele koşarak biraz uzaktaki bir adamı vurmak büyük bir yetenek ve sabır gerektiren bir iş Genelde göz,gez,arpacık tekniğiyle tek atışta düşmanın işini bitirmeye çalışıyorsunuz Bide yanınızdaki adamları sanki göstermelik koymuşlar gibi Genelde bütün işi siz yapıyrsunuz Kafayı uzatıp etrafa iki sıkmasanız hiç adam vuramıyorlar Hayır düşmanın üstüne bütün bir şarjörü boşaltıpta nasıl oluyorda vuramıyorlar ben onu merak ettim Genede haklarını yememek lazım bazen gerçekten yardımcı olabiliyorlar(mesela birisi sizi hedef tahtası gibi kulanırken arkalarına gizlenebiliyorsunuz

Oyunda birşey dikkatimi çekti Adamlarınız çok taktiksel bir şekilde ilerlerken sizin bu görüntüyle tezat oluşturacak şekilde yolun ortasından veya siper almadan ilerlemeniz Bu gerçekten garip görüntülerin çıkmasına neden olabiliyor Birde önemli bir konu: Genelde yapay zekanın çok iyi olduğunu söyleyebilirim Tabi sağır olmaları dışında On metre uzaklarında arkadaşlarını vurmanıza rağmen adamlar hala yaptıkları işle meşgul olup, siz yokmuşsunuz gibi davranabiliyorlar Ama attığınız bir bombadan kaçacak kadarda akıllılar diyebilirim Diğer oyunlarda ki gibi, bombanın üstünde ölmeyi beklmiyorlar Bir binanın içine attığınızda sanki çok mantklıymış gibi dışarı koşuyorlar, sizde işlerini bitiriveriyorsunuz Gözüme takılan başka bir şeyde bölümü baştan yüklediğinizde genelde eski oyunda ne yapıyorlarsa aynısını yapıyorlar Ben abartmadan söylüyorum aynı adamın aynı noktada nerdeyse on kez uçurulduğunu gördüm 

Öldürdüğünüz bir adamın silahını almak için yanına gidip F (tam olarak hatırlayamadım kesin yanlıştır) tuşuna basıyorsunuz Tabi bu silahı alırken elinizdeki bir silahıda atmanız gerekiyor Genelde silahlar gerçekleriyle uyumlu olarak hazırlanmış Yani bir alman öldürdüğünüzde almanlar o savaşta hangi silahları kullanmışlarsa adamdanda o silah düşüyor Tabi silahlar arasında fazla bir fark olduğunu söylemem gereksiz galiba, genelde en fazla 2 mermide tüm askerleri indirebiliyorsunuz Gerçektede böyle değilmidir zaten Öyle adama bir şarjör boşaltıpta enerjisinin daha yarısının gittiği karelerle bu oyunda karşılaşmayacağınızı size garanti ediyorum Buna rağmen sizde kafanıza yemedikçe kolay yenilir yutulur cinsten değilsiniz


İşte Call Of Duty 1 böyle bir oyun Yapay zekadaki bir kaç aksaklık dışında( ki genelde gerçekten iyi bir yapay zekaya sahip) oyunda görebildiğim pek bir hata bulamadım Bizce klasikler arasındaki yerini şimdiden garantilemiş bir oyun Bana göre CoD, FPS'den hoşlanmayan birisi bile olsanız sırf oynamadım dememek için bile alınıp oynanması gereken bir oyun Eminim kimse böyle bir hata yapmayacaktır.

Sonuç: 10/10


18 Şubat 2016 Perşembe

Call Of Duty 2 - Oyun İnceleme


Oyunumuz tamamen 2.Dünya Savaşında geçiyor.El Alamein dan tutun da Stalingrad'a kadar birçok bölüm içeriyor.Her ne kadar Battlefield 1942 deki gibi araçları kendimiz kullanamasak ta(yanlızca 1-2 bölümde kullanıyoruz) oyunun atmosferi çok iyi ve Battlefield 1942 ye göre grafikler ve sesler çok daha üstün.Önceki oyunda olduğu gibi yine üç farklı ülkeye mensup (Rusya, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri) askerleri oynuyoruz. Rusya'dan Er Vasili Ivanovich Koslov, İngiltere'den Çavuş John Davis ve Tankçı Komutan David Welsh, A.B.D.'den de Onbaşı Bill Taylor yönettiğimiz karakterler. Oyunda ilk dikkatimizi çeken nokta görev seçme sisteminin oyuna konması. Bu sayede çizgisel olan oynanışı mümkün mertebe bertaraf etmeye çalışılmış, başarılı da olunmuş. Ayrıca görevler, savaşın geçtiği yere ve tarihe göre sıralanmış. 1941 yılını Rusya cephesinden oynarken, 1944 yılını A.B.D. cephesinden oynuyorsunuz.

Oyuna ilk olarak Ivan ile Rusya cephesinden başlıyoruz. Kısa bir training (alıştırma) bölümünden sonra kendimizi yoğun bir çatışma halinde buluyoruz. Alıştırma bölümünde gösterilmeyen birkaç yenilikle bu şekilde tanışıyoruz. Bunlardan ilki göstergelerimiz. Sol alt köşedeki pusula niteliğindeki gösterge, önceki oyunla birebir aynı ama bir farkla. Artık düşmanlarımızı kırmızı renkli olarak bu göstergede görebiliyoruz. Bu olay yoğun çatışmalarda oldukça işimize yarıyor. İkinci yenilik ise olmayan sağlık göstergemiz. Oyunu daha gerçekçi bir hale getirmek için sağlık paketi kavramı ortadan kaldırılmış, yerine Brothers in Arms'daki gibi kendiliğinden iyileşme getirilmiş. Çatışmaların yoğunluğu arasında fıldır fıldır sağlık paketi aramak zaten çok mantıklı gelmiyordu ve oyunun aksiyonsal (?) kısmını baltalıyordu. Artık, çok yaralandığımız zaman yönettiğimiz askerin gözünden dünyayı "kanlı" bir biçimde görüyoruz. Bu şekilde olduğunuz zaman yapmanız gereken şey, bir barikat bulup, arkasına geçip en az 10 saniye dinlenmek. Ardından kaldığınız yerden devam edebilirsiniz çatışmalara.

Oyundaki bir diğer yenilik sis bombaları. İlk görevde bizden kullanmamız istendiğinde "hazırlanmış senaryo gereği kullanıyoruzdur" demiştim ama oyunun ilerleyen kısımlarında sis bombalarının oynanışı ve çatışma seyrini nasıl değiştirdiğine şahit oluyorsunuz. Mesela yoğun ateş altında olduğunuz zaman, ya da yerini tespit edemediğiniz bir keskin nişancı varsa, ortama bir tane sis bombası atarak karşı tarafı geçici olarak durdurabiliyor, doğru yerlere konumlanarak, düşmana en fazla kaybı verebileceğiniz şekilde yerleşebiliyorsunuz. Strateji yaratarak oynamak isteyenler için hoş bir yenilik.

Konu bombadan açılmışken Grenade Indicator'dan (El bombası göstergesi) bahsetmemek olmaz. Düşman tarafından yakınınıza bir el bombası atıldıysa bu özellik devreye girerek bombanın ne tarafta olduğunu gösteriyor. Böylelikle el bombalarından minimum hasar alıyorsunuz. Oyunda yapılan yenilikler tamamen gerçekçiliği arttırmak adına yapılmış. Bunlardan bir diğeri de nefes tutma olayı. Oyunun ilerleyen kısımlarındaki keskin nişancılık görevlerinde tüfekle zoom yaptığınız zaman tüfeğin sallandığını görüyorsunuz. Artık gerçek bir keskin nişancı gibi nefes tutarak (tüfek zoom'luyken varsayılan tuş shift) atış yapmamız gerekiyor. Karşılaştığımız en son yenilik ise oynanışla ilgili. Bundan sonra çatışmalarda herhangi bir şekilde kendi takım arkadaşınızı vurmanız halinde oyun bitiyor. Önceki oyunlarda dost ateşi kapalı idi ama yine gerçekçilik adına dost ateşi açılmış. Eğer dikkatli oynarsanız zaten kendi arkadaşınızı vurmanız hayli zor.

Oyun, ilk oyundan yadigar kalan yüksek tansiyonu arttırarak devam ettirmiş. Daha oyunun başlarında çatışmaların sertliği sonucu zaman zaman psikolojik olarak çökebiliyorsunuz. Hele hele bazı bölümlerde cephaneniz azken, takım arkadaşlarınız gözünüzün önünde tek tek can verirken ve karşı tarafın adamları akın akın çoğalarak gelirken tuhaf duygular yaşayabiliyorsunuz. Zaten Call of Duty'yi Call of Duty yapan, savaşı olduğu gibi yansıtabilmesiydi, ama bu oyun gerçekten bu olaya son noktayı koymuş durumda. Oyunda sadece iki silah taşıyabiliyorsunuz, bununla birlikte bomba sayılarına sınır konmuş ve dört el, dört de sis bombası taşıyabiliyorsunuz. Oyunda abartılı hiçbir silah yok, önceki oyunun ek paketinde konan lav silahı veya türevleri işlevsel olarak zaten pek bir işe yaramadığı için konmaması da iyi olmuş. Çatışmalarda size verilen silahların cephaneleri eğer dikkatli kullanmazsanız çabucak bitiveriyor siz de mecburi olarak düşmanların silahlarına sarılıyorsunuz.

Call of Duty'de en çok beğenilen ve tarzdaşları arasından sıyrılmasının en büyük nedeni olan takım oyunu çok hoş bir biçimde devam ediyor. Oldukça iyi bir yapay zekaya sahip olan takım arkadaşlarınız savaş sırasında size ellerinden geldiğince yardım ediyorlar. Örnek verecek olursam; yoğun bir çatışmadasınız, düşman bir yandan size mermi yağdırıyor, bir yandan da kafanıza el bombası atıyor. Takım arkadaşlarınız karşı tarafın ateşinin en yoğun olduğu yere karşı bir atak geliştiriyor, size atılan el bombalarını iadeli taahhütlü olarak karşı tarafa postalıyor. Bu çok iyi bir özellik, hem canınızı kurtarıyorlar (el bombasına denk gelirseniz doğrudan ölüyorsunuz) hem de karşı tarafa ciddi zayiatlar verdiriyorlar. Ama zaman zaman takım arkadaşlarınız da hata yapabiliyorlar. Mesela az önce bahsettiğim bombayı alıp karşıya atma meselesini zamanlama hatası yüzünden bazen canlarıyla ödeyebiliyorlar. Gerçi bu bir hata gibi görünse de oyunun gerçekçiliği artmış oluyor.

Yapay zekadan konu açmışken düşman yapay zekasından da bahsedeyim. Açıkçası ilk oyunda çok fazla beğenmediğim bir yapay zeka vardı, bir süre sonra kimin, nerede, nasıl hareket edebileceğini kestirebiliyordunuz. Ama bu sefer karşımızda ciddi ciddi akıllı adamlar var. Karşı tarafın yapay zekasını iki örnekle anlatayım. Teke tek kaldığınız zaman düşman sizin ilk hamleyi yapmanızı beklemek için bir köşe bulup saklanıyor. Siz onu saklandığınız yerden çıkarmak için el bombası attığınız zaman, sizin takım arkadaşlarınızın onlara yaptığı gibi, alıp bombayı size yolluyor. Eğer yapacak daha iyi bir şeyiniz yoksa sinirlenip "kafasına sıkmaya" gidiyorsunuz. Tabi bu sırada elinizdeki silahın etki durumu ve mermi sayısı çok önemli. Mesela elinizde Mosin-Nagant gibi bir silah veya benzeri varsa bu konuyu oturup (tabi uzun uzun düşünmek için vaktiniz olmayacağını hatırlatayım) bir daha düşünmeniz gerekebilir. Ama elinizde bir PPsH (en sevdiğim silahlardan) varsa savaş çığlıkları atarak (?) hedefinize yönelebilir, uygulamak istediğiniz fiili gönül rahatlığıyla uygulayabilirsiniz.

Diğer örneğimi de topluca çatışmalardan vereyim. Karşı taraf ile sayılarınız eşit oldu diyelim. Bu durumdaki düşmanın yaptığı en iyi şey saklanıp doğru hedeflere el bombaları yollamak. Eğer sürünerek (çömelerek veya normal koşarak yanlarına giderseniz öteki tarafı kolaylıkla boyluyorsunuz – seçtiğiniz zorluğa da bağlı elbette) yanlarına kadar ilerlerseniz ilk yaptıkları şey sizi öldürmeye çalışmak. Arkanızdan takım arkadaşlarınız da geldiyse durumlarının aleyhlerinde gelişeceğini anlayan düşman takımı dağılarak kendilerine uygun pusu yerleri seçiyorlar. Gerçekten yapay zekanın bu şekilde "tepkisel" olarak hareket etmesi beni en çok memnun eden yanlardan. Oyunun hem oynanışını olumlu yönde etkiliyor, hem de oyunda yapılmak istenen gerçekçilik havasını sonuna kadar sağlıyor. Oyunda artık kendiniz save yapamıyorsunuz. Oyun siz ilerledikçe sık sık save yapıyor ve öldüğünüz zaman en yakın zamanda alınan save'den devam edebiliyorsunuz. Zaten otomatik save yerleri kritik yerlerde olduğu için sıkıntıya girmenizi gerektirecek bir durum yok ortada.

Oyunda görevler önceki oyunlarda olduğu gibi çizgisel ve önceden hazırlanmış sahneler şeklinde oynanıyor. Ancak yapımcılar bu çizgiselliği bir nebze olsun aşabilmek için bazı bölümlerde yapılacak görevlerin hepsini birden verip, hangisinden başlayacağımızı da bize bırakıyor. Normalde pusulada görülen ve görev anlamına gelen yıldız yerine A,B,C,D,E gibi harfler çıkıyor. Biz de bulunduğumuz yere göre hangisi en yakınsa ya da canımız hangisinden başlamak istiyorsa ondan başlayabiliyoruz. Güzel düşünülmüş bir fikir, ama az uygulandığı için doyurucu değil. Görevlerde genel olarak yaptığımız şey, "mıntıka temizliği" yapmak ve karşı tarafın binalarını ele geçirmek. Tabi bunlarla birlikte oyunun ilerleyen kısımlarında Tankçı Komutan David Welsh ile oynarken tank kullanarak, düşman tanklarını ve tanksavarlarını etkisiz hale getirme görevini de yapabiliyoruz. Görevlerde çok fazla bir çeşitlilik yok ama dinmek bilmeyen çatışmalar sayesinde bunun eksikliğini hissetmiyorsunuz. Hele bazı bölümlerde (ki bu bölümler oyunun sonlarında oluyor) görev bitti diye sevinirken ani bir hava indirmesi ve bombardımanıyla birlikte etrafınızda size doğru akın akın ilerleyen düşmanlara karşı savaşmak oldukça zevkli ve heyecanlı oluyor.

Rusya, Tunus, Mısır, Libya, Fransa ve Almanya'da yapılan çatışmalar, mekanların da doğru kullanılmasıyla oyundaki zevki artıyor. Oyunda en can alıcı savaşlar yansıtılmış. Rusya'da karlı hava ve yıkılmış binaların arasında savaşırken, Mısır'da kavurucu güneş altında ve çölün ortasında tankların arkasına saklanarak yapılan savaşlar yer alıyor. Fransa ise oyunun belkemiğini oluşturan şehir şüphesiz. Zira Normandiya Çıkartması teması işlenmiş Fransa'da geçen ilk görevde. Hatta bana göre oyundaki en epik biçimde yansıtılan bölüm yine burası. Ayrıntılara çok girmek istemiyorum ama inanın gördüklerimi tek tek anlatmamak için kendimi zor tutuyorum. Oyundaki konsept o kadar hoş bir şekilde işlenmiş ki, hani oyunun içindeymişsiniz gibi bir his vardır ya, onu birebir görüyorsunuz bu oyunda.

Oyunun çoklu oyuncu ayağı yine çok sağlam. 13 harita ve 5 mod bulunan kısımda LAN veya internetten kapışmak için Deathmatch, Team Deathmatch, Headquarters, Capture the Flag ve Search And Destroy size hoşça vakit geçirtecektir. Ancak söylemek istediğim bir durum var, o da Capture The Flag haritalarından bazılarında bayrakların birbirlerine çok yakın yerlere konmuş olması. Açıkçası bu bölümlerde zevk alamadım ben. Ama Team Deatmatch veya Headquarters bölümlerini oynarken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.


Ancak konu fizik motoruna gelince CoD 2 ilk etapta sınıfta kalıyor (durun daha ikinci etap var). Ama her şeyin bir sebebi vardır değil mi? CoD 2 gibi bir oyunu yapan firmanın, oyundaki fizik motorunu daha da iyileştirme fikri bizden önce onların akıllarına gelmiştir diye düşünüyorum :) Oyundaki fizik motoru çok detaylı değil, bize yansıttığı en önemli aksiyon askerlerin el bombasıyla havaya uçarak ölmeleri. Onun haricinde gözüme takılan (?) bir durum yok. Ha bir de kafasına tam isabet alamadığımız askerlerin kafalarındaki şapkanın uçması var. Başta bu bize yeterli gelmese de, oyun ilerledikçe bunun sebebini (yani ikinci etap) anlıyoruz. Oyunda karşılıklı savaş yapıyoruz ve takdir edersiniz ki kalabalık insan toplulukları söz konusu burada. Eğer HL 2'deki kadar gelişmiş bir fizik motoru uygulanmış olsaydı, şu anki haliyle bile zaman zaman sistemimizi tekleten (Mısır'daki ilk görev en büyük örnek) oyun oynanamaz hale gelebilirdi. Yani motor oyuncular düşünülerek hazırlanan bir motor. Zaten oynanışı da çok fazla etkilememesi dolayısıyla göz ardı edebiliriz. Ses ve müziklere gelecek olursak, Infinity Ward'ın özellikle sesler konusunda çok çok iyi bir iş çıkardığını belirtmemiz gerekir. Gerek karakter seslendirmeleri, gerek silah sesleri, gerek ambiyans sesleri mükemmel. İlk oyunda arka plandan gelen çatışma sesleri, top patlamaları vs. sesler, daha da güzelleştirilerek oyuna konmuş. Oyunun ses kısmını ne kadar överek anlattıysam, müzik kısmını da o kadar yererek (!) aktaracağım. Oyunda nedense doğru düzgün müzik kullanılmamış. Ya yansıtılmak istenen yoğun çatışma ortamını bozmamak için ya da müzik konusunda önceki oyundaki kadar başarılı olunamayacağı düşünüldüğü için bu şekilde yapılmış olabilir. Görev sonlarında çalan kısacık parçalar kulağımızın kovuğuna yetmiyor maalesef.


Oyunun, oynama süresi, sizin seçtiğiniz zorluk seviyesiyle doğru orantılı. Ben oynarken devamlılığı sevdiğim için, sürekli ölmek işime gelmez, ama karşımda tüfeğini bana doğrultup ateş etmeyen düşman görürsem bu da kendimi kötü hissetmeme neden olur. Bu nedenle zorluk seviyesi olarak Regular'ı oynayarak bitirdim oyunu. Eğer FPS oyunlarına eliniz yatkın değilse, ya da düşmanın sizi pek zorlamamasını istiyorsanız Easy'yi seçerek oyuna başlayın. Oyunun başlarında her zorluğu denedim ve düşmanın özellikle Veteran'da pek göz açtırmadığına şahit oldum. Ben oyunu seçtiğim zorluk seviyesinde yaklaşık 25 saatte bitirdim...

Sonuç olarak oyunun atmosferinden tutun grafiklerine seslerinden tutun hikayesine çok güzel

Sonuç: 9/10

Counter Strike Source - Oyun İnceleme



Efsane Counter Strike 1.6 oyunun remake hali.Aslında şuan en yeni Counter Strike versiyonu Global Offensive dir fakat Source un yeri ayrı :). Bildiğimiz bütün haritalar genel hatlarıyla aynı kalmış olmasına rağmen ayrıntılardaki değişim insanı bambaşka diyarlara taşıyor. Harita üzerinde gezerken düşmanlarınızdan çok detayları dikkate alıyorsunuz, ve onların da taktiksel açıdan kullanmanın özgürlüğü karşısında Source karşısında gözleriniz doluyor(?). Bildiğiniz üzere Source, Half-Life2’de Valve’ın kullandığı grafik yazılımı. CS ile birleşimi oyunda asla tatmadığınız duyguları gözler önüne seriyor. Müdavimlerini yüzde yüz doyuracak, benim gibi bir CS karşıtını da kendi safları arasına alabilecek düzeyde bir çalışma ile Source’u deniyor Valve. Böyle bir deneme karşısında HL2’de bizleri nelerin beklediğini hesaba katınca sabrımın sınırları bir kez daha zorlanmış oluyor. Yalnız Source’un CS’ye kattıkları karşısında sistemlerin bundan olumsuz yönde etkileniyor olmasını da göz ardı edemeyiz. Fazla bir performans kaybı sezinlenilmese de yeni grafik donanımları, oyunu internet üzerinden oynarken kendini bir miktar belli ediyor. 1024Kb’lik ADSL ile yabancı server’lara bağlanıldığında 35-40 arası bir fps miktarı, bu grafik detayları ve konum itibarıyla tatmin edici bir düzeyde denebilir. Hatta şu anda bir tane de yerli server’e erişebilmeniz mümkündür.

CS’nin önceki sürümleriyle karşılaştırılamayacak artılara sahip olsa bile, onlara oranla kısıtlı harita sayısı ile küçük de bir eksiye sahip Source. CS ve Consition Zero’da kaç tane olduğunu hatırlamıyor olsam da, ve zaten çoğunun yoğunluklu olarak oynanmadığı bilinse de, Valve’dekiler Source’de önceki seriden oyuncuların en çok sevdikleri haritaları yeni nesil oyunlarında koruma yoluna gitmişler. dust, dust2, office, havana, aztec oyundaki görünen 8 haritadan bazıları. Benim en beğendiğim bölüm olan italy ise bütün ihtişamıyla oyundaki yerini alıyor(iyi ki CS’yi sevmiyormuşum ha!). Keza silahlarda da önceki oyunlardakilerin üzerine çok fazla bir eklemede veya eksiltmede bulunulmamış. Ama detayları artmış ve çok daha gerçekçi bir görünüm kazanmışlar. Tetiğe dokunduğunuz an elinizde silah olduğu hissini tamamen fark ediyorsunuz, bunun yanı sıra mermilerden ve boş kovanlardan çıkan seslerdeki doygun tınılar da kendini hemen belli ediyor. Modellerin aynısı üzerine bayağı bir çalışıldığı belli. En basit örnek olarak zoom’lu silahların dürbün kısmında hedefteki yerin görünebiliyor olmasından bahsedebilirim. Sürekli etkileşim halinde olması ve parlaklığı da tek kelimelik.

Öncelikle ambiyansın harika olduğunu söylememe izin verin. Hangi bölümü açarsanız açın değişimi ilk başta fark etmemeniz imkansız. Şimdiye kadar bütün haritaları derinlemesine inceleyemedim; ama, gördüklerime dayanarak en büyük değişikliklerin dust haritalarında meydana geldiğini söyleyebilirim. Kumlardan kalkan tozlar yere yakın kesimde bir bulut oluşturmuş destansı hareket ettiğini gözlemleyebilmek ve bunun da böyle olduğunu telaffuz etmek, her ne kadar CS için beni üzse de HL2’de göreceklerimizi muhakeme ettirdiği için yerinde olabilir. Etrafa yerleştirilmiş geniş yapraklı ağaçlar ve minareler, artı renkler birbirleriyle göz okşayıcı cinsten uyumlu. Aztec’e geçecek olursam, Source’un yağmur ve suyun görünüşüne yeni tanımlar kattığını söyleyebiliriz. Suya bastığınızda çıkan şapırtı sesiyle beraber suda oluşan gerçekçi halkalanmalar görülmeye değer. Bu arada CS’nin önceki oyunlarında haritaların geneline dağılmış olan kutuları hatırlayacaksınızdır. Source’da genelde variller göze çarpıyor. Variller ve hareket edebilen bilimum diğer küçük alet edevat Source’un güzelliklerini cümle aleme göstermek için konulmuşlar sanki. Kurşunlar veya siz onlara çarptığınız takdirde mantıklı tepkiler vererek hareket ediyorlar ve taktiksel kullanışlar için de altyapı oluşturuyorlar.

Benzer şekilde oyundaki karakterler de kurşun yedikleri ve öldükleri zaman normalde olması gerektiği gibi yalpalıyor ve gerekirse fizik kuralları çerçevesinde sağa sola düşüyorlar. Rag-doll efektleri başarıyla işliyor, üstüne üstlük vurulduğunuzda vücudunuzdan çıkan ve duvarlarda leke oluşturan kanın dokusu da bir o kadar görselliği körüklüyor. Yani artık Source’un sayesinde havada asılı kalan yada duvarların içine geçmiş cesetler göz zevkimizi bozamayacak. Oyundaki para sisteminin de aynı şekilde korunduğundan da laf arasında bahsedelim. Zaten oyunun geneline grafiklerdeki cilalamanın ve Source’un fizikteki etkilerinin dışında fazla bir ek yapılmamış. Ama bu sözüm yanlış anlaşılmasın; zira bu bile oyuna yepyeni bir soluk kazandırmış. Her şey alışıldığı gibi ekranlarınıza geliyor, sadece temiz, detaylı ve güzel grafikler var.

Bunların yanı sıra bomba takımı da aynen eski modelleri ile oyunda mevcut. Yalnız etkilerinden öte görsel yönleri fazlasıyla geliştirilmiş. Örneğin yakınınızda patlayan bir el bombası sadece sağlığınıza etki etmiyor, bunun yanında artık kulaklarınızı da sarsıyor. Birkaç saniyeliğine duyma yeteneğiniz ortadan kalkıyor ve ortalığa tiz bir ses hakim oluyor. Sis bombası ile ekranınız öncekine oranla çok farklı biçimde griye bulanırken, flash bombasının etkisini size anlatmak için FarCry’dakini işaret etmekten gurur duyacağım. Tabi bütün oyunun HL2 öncesinde deneme tahtası olduğu fikrine girdim demem de mümkün oyunu oynarken. Çünkü fizik motorunun bazı kesimlerinde aksaklıkları fazlasıyla göze takılıyor. Varillere ve hareketli cisimlere dokunduğunuzda meydana gelen geri tepme olayı oyunun genelinde kendini çok belli ediyor. Bir bug olabilir, bu yamanabilir; ama, HL2 eminim ki bu halde gelmeyecektir.

Sonuçta oyunun ilk versiyonu zaten dünyanın en çok oynanan online aksiyon oyunu seçilmiş.Böyle bir oyunun remake(yani daha iyi grafik ve ses) hali oldukça güzel :)

Sonuç: 9/10

17 Şubat 2016 Çarşamba

Grand Theft Auto San Andreas - Oyun İnceleme



Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; oyun Android, PlayStation 4, PlayStation 2, PlayStation 3, Xbox 360, Xbox, Microsoft Windows, iOS, Windows Phone ve Mac OS plartformları için çıktı.Oyunun PC versiyonundaki grafikler diğer platformlarda kinden çok farklı geldi bana.Güneş ışığı efektleri,yansıma efektleri vs. hepsi PC versiyonunda iptal edilmiş durumda.Neyse oyunun hikayesine dönelim.Hikaye tam bir çete hikayesi, diğer çetelerle süren savaş, toplanan haraçlar vs. ile tam bir çete ortamı hakim oyunda. Yer yer silah çalacak, yer yer haraç toplayıp düşman çetelerin adamlarıyla çarpışacaksınız. Görev çeşitliliği açısından San Andreas'da hiç sıkıntı yok. Bir görev hiçbir zaman bir diğerine benzemiyor, bir görevde uyuşturucu kullanılan evi basıp içeridekileri temizlerken, başka bir görevde ordu deposunu basıp silah çalabiliyor, yemek yerken size saldıran düşman çete üyelerini kovalayıp, sokak yarışlarına katılabiliyorsunuz. Birbirini tekrarlamayan görevler sayesinde de oyundan sıkılmıyorsunuz. Buna uzun bir de oyun süresini ekleyince gerçekten uzun ve keyifli bir deneyim bekliyor oyuncuyu.

Yapabileceğiniz şeylerin sayısı o kadar çok ki! Elinizde spreyle şehirdeki diğer çete grafitilerini bulup üstüne kendi çetenizinkini yapabilir, boş vaktinizde spor salonunda vücut ve fitness çalışabilir, saçınıza yeni şekiller verip vücudunuzu dövme ile kaplatabilir, gece vakti bulduğunuz evleri soyabilir ya da lüks mü lüks bir arabayla "pimping" yapmaya çıkabilirsiniz. Taksi, polis ve ambulans görevlerini ise eski oyunlardan hatırlayacaksınız. Yapılacak ek görevler sayesinde oyun gerçekten uzun olmuş. Asıl senaryo bile uzun olduğu ve bu sefer gezdiğimiz alan da eskisine göre kat kat büyük olduğu için oyunu tamamen bitirmek bir hayli zaman alacağa benziyor. Bir oyuncu daha ne isteyebilir ki!

Görsel ve işitsel olarak seri halen aynı üstün çizgisini koruyor. Grafiksel olarak Vice City'ye göre büyük geliştirmeler yapılmış. Araç ve kişi modellemerindeki detay artışı gerçekten güzel olmuş ve göze hitap eder hale gelmiş. Hava durumuna göre de artık yeni efektler bekliyor oyuncuları. Yağmur efekti gözden geçirilmiş ve daha gerçekçi hale gelmiş. Ayrıca artık hava çok sıcak olduğunda görüntü hafif dalgalı hale geliyor ve kendinizi oyunun içinde hissetmenizi sağlıyor. Araç kullanırken de çok hızlandığınız zaman NFS:Underground serisindeki Motion Blur gibi bir efekt giriyor devreye ve hız duygusunu daha iyi yaşıyorsunuz.

Müzikler için ise söylenecek söz yok. Onbir farklı radyo istasyonu her zevke hitap eden müzik çalıyor-ki artık alternatif de dinleyebiliyoruz-ve 90'lı yılların gerçek parçalarını dinleme imkanımız var. Ancak tabi ki kendi zevkim nedeniyle ben en çok K-DST ve Radio-X dinledim. Seslendirmeler her zaman olduğu gibi mükemmel ve profesyonellerce yapıldığı ilk andan itibaren anlaşılıyor. Seslendirmeyi yapan sanatçıların işlerini ne kadar severek yaptıklarını görüyorsunuz oyunu oynarken, ki bence diyalog içeren bütün oyunlarda seslendirme çok büyük önem taşır. Bu sayede kaliteli bir film izler gibi olaylara kaptırıversiniz kendinizi. Pek çok oyun malesef bu önemli noktayı atlamış ve belki de bu yüzden sevilemiştir. Spellforce malesef bu gruba girer ancak GTA ve Mafia gibi oyunları diğer oyunlardan ayıran özelliklerden biri de budur. Seslendirme demişken, oyunun geçtiği ortam nedeniyle çok fazla-gerçeken çok fazla-küfür ve argo geçiyor diyaloglarda. Eğer iyi bir ingilizceniz varsa espriler ve argo konuşmalar sayesinde bol bol güleceğinizi garanti edebilirim.

Seri halen aynı alaycılığını da koruyor. Görevler esnasınaki espriler ve bazı başlı başına komik görevler gerçekten insanın yüzüne bir gülümseme yerleştirmeyi başarıyor. Arabayla düşman çetenin adamlarını kovalarken arabadaki adamlarımdan birinin yemek yemesi ve tren soyarken trenin hareket etmesi yüzünden arabadaki arkadaşıma koli fırlatmak zorunda olduğum görevler beni gerçekten eğlendirdi doğrusu. Tabi bunda seslendirmenin etkisi yadsınamaz.

Drive By!

Bir GTA klasiği olan "yapacak işte sınır olmaması" durumu San Andreas'a katlanarak miras kalmış durumda. Artık keşfedebilecek koca bir şehir değil, üç şehirden oluşan devasa bir eyalet söz konusu. Gidecek, yapacak işlerde sınır yok neredeyse. Her gittiğiniz yerde farklı bir hayat bekliyor sizi.

Gelelim oyunun en eğlenceli kısmı olan ufak yeniliklere. Artık bir RPG oynar gibi karakterimizi geliştirip, güzelleştirebiliyoruz. Eskiden sadece takım olarak elbise alabilirdik ve çok kısıtlı seçeneğimiz vardı. Artık ayakkabıdan kol saatine kadar düzinelerce farklı elbise seçeneğimiz var. Her dükkan bize onlarca seçenek sunabiliyor, ve her dükkan birbirinden farklı elbiseler satıyor, bolluğu bir düşünün. Bununla da bitmedi, artık berbere gidip saçımıza farklı stiller verip, dövmecide vücudumuzu duvar kağıdına çevirebiliriz. Yetmedi mi? O zaman spor salonuna gidip kas yapabilir ya da koşu bandında fazla kilolarımızdan kurtulabiliriz.

Peki bunca detayın oyuna katkısı ne? Şöyle ki, siz vücudunuza ne kadar iyi davranırsanız o da size o kadar iyi davranır. İyi görünen bir vücut yüksek seksapel demek, yüksek seksapel de güzel bayanlar demek. Bilmem anlatabildim mi? Kaslı bir vücudun size iki getirisi olur. İlk olarak karşınızdakini kas gücünüz ile doğru orantılı olarak daha kolay döversiniz ve yeni dövüş hareketleri öğrenirsiniz, ikinci olarak da kaslı bir vücudu bayanlar çok beğenir. Artık combo şeklinde dövüş hareketleri yapabiliyoruz ve dövüşlerde avantaj kazanabiliyoruz. Comboları öğrenmenin yolu ise kaslı bir vücuttan geçiyor tabi ki. Peki fitnessın ne getirisi var? Koşarak ya da bisikletle kaçarken en yakın dostunuz olacak fitness. Ne kadar fitness, o kadar mesafe. Ayrıca fitnessınızı artırarak staminanızı (dayanıklılığınızı) da artırırsınız. Böylece hastanelik olmadan önce daha fazla kurşun, yumruk ya da cop yersiniz.

Kilo demiştim değil mi? Kilo da oyunda etken. Bir kere artık sağda solda sağlık pakedi yok, canınızdan kaybettiğiniz zaman kaybınızı kapatmanın tek yolu yemek yemek. Bunu da şehirdeki çeşit çeşit restorandan yapabilirsiniz ki, restoranlarda bile beşer tane farklı menü var! Tabi çok yemek yemenin dezavantajı nedir? Kilo almak! Kilo almanın oyunda iki dezavantajı var. İlk olarak göbeğiniz büyüdükçe kadınlarla aranızdaki mesafe uzar. İkincisi de koşarken ve bisiklete binerken ayaklarınızın taşıdığı ağırlık arttığından hem koştuğunuz ya da bisiklet sürdüğünüz hız biraz da olsa azalır. Hem de hızlı pedal çevirme ve depar atma süreniz kısalır. San Andreas'ta kilolu insana hayat yok anlayacağınız.

Bu RPG özelliği sayesinde oyun yeni bir soluk kazanıyor ve ilk başta herşeyi yapamıyorsunuz. Bazı yerlere gitmek için mutlaka kendinizi geliştirmeniz gerekiyor. Mesela yarış pistine girmeniz için sürüş yeteneğinizin belli bir sınırı aşması gerekli ya da yeni dövüş hareketleri öğrenmek için belli bir kas seviyesi gerekli.

Nice Ride

Bisiklet lafı geçti yanılmıyorsam. Evet, artık oyunda kullanılabilen araç olarak bisiklet bile var. Araç çeşit ve sayısı da gelişen özellikler kervanında San Andreas için. Artık bisiklet (hadi canım), polis motorsikleti ve "pimp arabası" (bunu anlatamam, görmeniz lazım) gibi pek çok yeni aracı katabiliyoruz garajımıza. Tabi RPG özellikleri burada da devreye giriyor. Her araç tipini kullandıkça kendinizi o tipte geliştiriyorsunuz ve ilk seviyelerde bazı dezavantajlardan kurtuluyor, ilerledikçe de ek avantajlar kazanıyorsunuz. Mesela bisiklet ve motorsiklet becerinizi geliştirdikçe ilk başlarda düşme olasılığınız azalıyor, daha sonra da maksimum hız, dönme, fren ve motorsiklete binerken ateş etme gibi becerileriniz gelişiyor. Araçlarda da durum aynı. Geliştikçe hızlandığınızda olan kontrol kaybı, dönüş zorluğu gibi etkenler azalıyor yerine ateş etme maksimum hız artması gibi ek beceriler geliyor.Ayrıca bazı mekanlara ve araçlara ulaşmak için de araç-gereç becerilerinizi geliştirmeniz gerekiyor.

Araç becerisi olur da silah becerisi olmaz mı? Artık silahları öyle hemen kırk yıllık keskin nişancı gibi kullanamıyorsunuz. Bir silahı ilk kez kullanmaya başladığınızda kurşunlarınız hedefiniz dışındaki yayalara, arabalara, kuşlara ve sincaplara (!) gidebiliyor. O silahı kullandıkça ve kendinizi geliştirdikçe de kurşunlar yollarını daha az şaşırmaya başlıyor, nişan imleciniz küçülüyor.

Bir de "respect" yani saygı durumu var. Oyuna ilk başladığınızda herkes sizin korkak olduğunuzu düşündüğünden saygı namına hiçbirşeyiniz yok. Bunu kazanmanın birkaç yolu var. Öncelikle her yere yayılmış düşman çete grafitileri var, bunların üzerini kendi çetenizinki ile kaplayarak az az da olsa saygınlığınızı artırabilirsiniz. Görev yaparak daha fazla artar saygınlığınız. Olmadı gidin düşman çetelerin adamlarını dövün ve hatta vurun, yavaş yavaş artacaktır saygınlığınız. Saygı kazandıkça da daha kalabalık çeteleri yönetebileceksiniz. Yani saygı da göz önünde bulundurulması gereken önemli bir etken.

Eğlence bununla da bitmiyor. Oyunun içine serpiştirilmiş bir sürü eğlenceli mini-oyun da sizleri bekliyor. Barda bilardo ya da eski atari oyunlarını oynayabilirsiniz. İşin güzel yanı bu mini-oyunların üzerinde bile uğraşılmış olması. Bilardo oyunu piyasadaki en iyi bilardo oyunları kadar iyi, hatta bazılarından daha bile iyi. Atari oyunları da 90'ların başındaki basit Japon atari oyunları gibi, eğer o "atari salonu" zamanında büyüyenlerdenseniz alıp götürüveriyor sizi o günlere. Tabi bir de modifiye araba yarışları var ki Underground serisi bile biraz korkabilir bundan. Oyundaki her aracı modifiye edebiliyorsunuz ve bu araçlarla şehirdeki sokak yarışlarına katılıyorsunuz. Yalnız yarıştan sadece parkur etrafında koşuşturmacayı anlamayın. Oyundaki akla zarar çeşitlilik buralara da yansımış. Mesela süpansiyon kullanarak müzik eşliğinde arabanızı "dans ettirme" yarışmaları bile var.

Bu küçük oyunların tek amacı ekstra eğlence değil. Dediğim gibi oyundaki hemen hemen her ekstra özelliğin bir amacı, oyuna bir katkısı var. Bilardo ve sokak yarışı gibi mini oyunlarda bahis dönme durumu var. Böylece ilk başlarda küçük bir ek gelir kazanırken bu yarışlardan, ilerledikçe büyük paralar ve bazen de saygı kazanabiliyorsunuz.

Bu kadar sayfada oyunun güzelliklerinden bahsettim, peki hiç mi kötü yanı yoktur bu ounun? Oyunlarda ulaşılabilecek en üst noktaya ulaşabilmiş midir? "Hata mata yok! Mükemmel bu oyun!" diyesim geliyor ama diyemiyorum. Neredeyse hata ve kötü özellikten arınmış bir oyun San Andreas, ancak eski oyunlara göre biraz fazla zorlaştırılmış görevler. Hatta bazı görevlerde sinirlenip klavyemi kemirdiğim bile oldu. Bazı görevlerdeki zorluk gerçekten yüksek olmuş. Aslında bazı oyunculara göre kötü, bazılarına göre de güzel bir özellik bu. Zor ve uzun bir oyun isteyenler gerçekten de istediklerini alacaklar San Andreas'tan, bunu garanti edebilirim! Rahat bir oyun isteyenler de bir süre gerilecekler, ancak alacakları keyfin azalacağını hiç zannetmiyorum.

Oyun herkesin oynaması gereken muhteşem bir açık dünya aksiyon oyunu!

Sonuç: 9/10

16 Şubat 2016 Salı

Command and Conquer Generals Zero Hour - Oyun İnceleme



Merhaba arkadaşlar.C&C Generals Zero Hour ekleme paketi ile karşınızdayız. Aslında buna pek ekleti paketi denemez. Genişleme veya büyüme paketi desek daha mantıklı olur kanaatindeyim. Çünkü yazının ilerleyen bölümlerinde okuyacağınız gibi bir kamyon dolusu yenilikle dolu.

C&C forumunda da tartıştığımız gibi Generals'in Irak Savaşı yüzünden hedef kitlenin çoğalması namına çok erken piyasaya sürülmüştü. Bunu oyundaki yetersiz üniteler ve basit grafik hatalarından anlayabilirdiniz. Öyle ki, bir süre sonra (baya bir süre sonra) bazı eksiklikler oyunda kendisini çok kötü gösteriyor. Bu yüzden Westwood'dakiler bizleri kırmayıp bu eklentiyi piyasaya sürdüler.

Büyük bir heyecanla beklediğim Zero Hour'u elime geçirdiğimde oyun çok hoşuma gidecek gibiydi. CD kabındaki gemiler beni oyunda deniz araçları kullandıkları düşüncesine itmişti. Ama maalesef bunu yüzeysel olarak kullanabiliyoruz. Hem de sadece 1 bölümde topçu ve F-18 desteği sağlamak için. Büyük bir eksiklik. Ama bu eksikliği çok iyi kapatmışlar. Öyle ki, oyun başlar başlamaz "işte bu" diyebiliyoruz. Önceki demo'da Bush'un yüzü ile karşılaşırken bu sefer gayet iyi bir demo çıkıyor karşımıza. Ayrıca bölümler arası demolar da C&C klasiğini devam ettirmiş. Demolar propaganda'nın nasıl bir silah olduğunu gösterir nitelikte. Her tarafa özgü olarak haber spikerleri demolara girip canlı yayından "aman bize böyle yaptılar, hadi generalim sen de şöyle yap!" diyor.

Yenilikler sadece demolarda değil. Yeni üniteler ve yeni bir oyun modu eklenmiş. Üniteler yine her taraf için özenle tasarlanmış. Ama GLA biraz unutulmuş gibi. Rehberini hazırladığım (belki) zaman belirteceğim gibi GLA tarafında ilk başlarda ekonomiyi oturtmak için çaba sarfedeceğiz. Ama bunu yaparken üs savunması veya ünite yapımı gibi durumlar eksik kalıyor. Zero Hour'la beraber bu biraz düzelir diye düşünürken daha da fazlasını deşmişler. Diğer taraflar yeni ünitelerle desteklenirken GLA tarafına pek el sürülmemiş...

Amerika yeni lazerli üniteleri ile diğer tarafların roket veya hava stratejilerini iptal edebiliyor. Aynı zamanda Çin tarafı nükleer silahlarını daha etkili kullanır olmuşlar. GLA'ların en büyük özelliği kamuflaj ve gizli saldırılar. Öyle ki artık sahte binalar da yapabiliyoruz. Tabi anlamadınız. Artık tabansız kölelerimiz, şaşırtma amacı ile gerçek bina yerine sahte binalar da yapabiliyorlar (malzemeden mi çalıyorlar ne?). Ayrıca bu sahte binalar cüzi bir fiyat karşılığı gerçek işlevlerine dönebiliyorlar.

USA tarafında ise bu GLA tarafının gizli ünitelerini farkeden teknolojiler geliştirilmiş durumda. Ayrıca Çin tarafının nükleer gücü veya zırhlı birlikleri oyunu çok daha keyifli bir şekilde oynamanıza olanak sağlıyor. Öyle ki, nükleer toplarından çıkan nötron başlıklı mermiler, sadece canlılara zarar veriyor. Böylece sürücüsü ölen düşman araçlarını ele geçirmek size büyük bir avantaj sağlıyor.

Eklemeler yaparken general bonusları ihmal edilmemiş. Her tarafın kendi özelliklerinde bonus işleri var. Bunların arasında B-2'yi gördüm ya, artık ölsem de gam yemem. Gerçi o gaz bombası da iyiydi ama süzüle süzüle uçan B-2 daha hoşuma gitti. GLA tarafında gizli ve ani saldırı için bir bonus bulunuyor. Düşman üssünün ortasına tünel varedip şok bir saldırı düzenleyebilirsiniz. Çin tarafında ise carpet bombaları eklendiği için karşı tarafa epey bir ziyan verebilirsiniz.

Yukarıda yeni bir moddan bahsetmiştim. Challenge, yani Düello modunda dünyanın çeşitli bölgelerinden sadece bir tür strateji üzerinde uzmanlaşmış ve kayışı koparmış generallerden birini seçerek diğerlerini sıradan geçiriyorsunuz. Yine anlamadınız tabi, biri hava stratejileri uygularken diğeri kamuflaj ve gizli taktikleri kullanıyor. Her generalin kendine özgü özellikleri var. Ama bu özelliklerinin bedeli olarak bazı dezavantajlar da var. Öyle ki, hava gücü konusunda uzmanlaşmış bir general tutup da paladin tankı yapamıyor. Bir general'i seçtikten sonra dünya çapında tasarlanmış diğer generaller ile Mortal Kombat vari eşleşiyorsunuz. Fakat generaller çok absürt tasarlanmış. Yani ben hayatımın hiç bir döneminde "It's your baby!" diye böğüren bir general görmedim. Ayrıca adamın üssünde tek bir bina kalmasına rağmen El Sahaf vari bir şekilde "sonun geldi, kaderini kabullen!" diye laf atması garipti...


Grafiklerde önceki oyuna göre baya bir artış var.Zoom seçenekleri su efektlerinin dışında bir de kar, yağmur ve şimşek efektleri eklenmiş. Yeni patlama efektleri de var. Oyundaki her şeyin 3 boyutlu olması güzeldi ama bazı grafik hataları vardı. Bunlar hala var. Ama burada sayamayacağım yeni efektler ile bu hatalar kapatılmış. Ses ve grafikte yapılan çalışmalar Zero Hour'u daha gerçekçi yapmış. Bu gerçekçilik oyunu o kadar oynanabilir hale getirmiş ki Generals'ı yeniden yüklemeyip, Zero Hour'u eklememeniz sizin için büyük bir kayıp olurdu.

Oyunu alın, oynayın. Pişman olmayacağınıza garanti veririm. Her ne kadar Amerika'dan, Çin'den ya da teröristlerden nefret ediyor olsanız da; oynayışlarından çok büyük zevk alacaksınız.

Sonuç: 8/10


Command And Conquer Generals - Oyun İnceleme



Öncelikle şunu belirtmeliyim ki; hayatımda oynadığım en iyi modern askeri strateji oyunu...

Ayrıca Generals e bir de"Zero Hour" eklenti paketi çıkmıştır.Bu incelemede Generals i inceleyeceğim :)

Oyunun şuan en stabil versiyonu "Command and Conquer The Ultimate Collection" paketi içerisindedir çünkü oyunun ilk versiyonu ve "The First Decade" versiyonu Windows 7,Windows 8,Windows 8.1 ve Windows 10 sürümlerinde problem çıkarmaktadır.Oyun kasmaları,ana menünün gözükmemesi vs. bu problemlerden yanlızca birkaçı...

Güzel bir intro ile giriyoruz oyuna. Ülkeyi yöneten o büyük kişilerin en çok çalışan organları gösteriliyor bizlere; Ağızları. Ardından birkaç yüksek tahribat gücüne sahip silahlar gösteriliyor."Scud Storm,Carpet Bomb,Tomahawk Missile" :) Fazla uzun sürmeyen intro"nun ardından da ana menüye geçiyoruz. Bu sefer ana menü basit yapılmış. Süslü değil pek. Sadece arka planda millet birbirini yiyor. Ben bir süre izledim, hiçbir taraf üstünlük sağlayamıyor her nedense.Yapımcılar taraf tutmak istememiş sanırım.



İlk başta hemen ayarlar kısmına giriyoruz. Burada grafik ve ses ayarları mevcut. Zaten fazla bir ayar da yok. Bence yetersiz bir menü olmuş. Bu gibi bir oyundan detaylı grafik ayarları beklerdim. Grafik detaylarında "custom" seçeneğini seçerseniz, daha detaylı olarak sizin ayarlamanız gereken seçenekler çıkıyor. Gölgeler, birimlerde kullanılacak poligon detayları ve buna benzer ufak detaylar.



Oyunda bildiğimiz modlar mevcut. Single Player ve multiplayer modları. Başka da birşey yok zaten. Skirmish modu da kendi başımıza haritalarda takılma işini üstleniyor ki kardeşimin en sevdiği bölüm budur. Oyunu multiplayer oynama fırsatım olmadı ama single player moduna başladım bile. İlk önce training seçeneğini oynamanızı tavsiye ederim. Sıkıcı tutorial bölümleri gibi değil. Size mini bir görev veriliyor. Bunu yaptığınız zaman da, zaten aşina olduğunuz kontrollere ısınıveriyorsunuz. Oyunun kontrolleri oldukça kolay. Eski oyunlar gibi yani. Eski oyunlar dememin sebebi, bilen bilir, mesela Age of Mitology veya Warcraft gibi stratejilerin kontrolleri farklıdır. Onlarda sağ tuş ile adamları yönetirken bunda sol tuş ile yönetiyorsunuz. Sağ tuş cancel işini görüyor. Bildiğimiz Command & Conquer olayı işte. Alıştırma görevinden sonra ana menüye geri dönüyorsunuz. Alıştırma görevi fazla uzun değil. Bir üs ele geçirme ve ardından birimler ile bir binaya saldırmaktan ibaret. Asıl olay ise, her yaptığınız harekette size ipuçları verilmesi. Ama bu asıl görevlerde olmuyor.

Oyuna tamamen ısındıktan sonra geriye bir ülke seçip savaşa katılmak kalıyor. 3 adet taraftan birini kendinize seçmeniz lazım. Ben Çin ile başladım. Sebebi ise ilk sırada olmaları. Genelde ben hep sırayı takip ederim. Oyunda Çinden başka Amerika ve GLA lar da bulunuyor. Amerika neyse de, bu asileri ben hiç beğenmedim. Bomba yüklü arabalarla ve kamyonlarla ortalığı darmadağın ediyorlar. Deli ettiler hep beni. Tam binalarınızı yapıyor ve üssü doğrultuyorsunuz, tam o anda 4-5 tane bomba yüklü araba heryeri darmadağın ediveriyor. Buna dikkat etmenizi öneririm. Benim başımı devamlı belaya sokuyorlar, sizin de sokabilirler.



Her tarafın kendine özgü güçleri var. Güçleri derken, birim yönünden üstünlük sağlayan yok ama her tarafın iyi olduğu bir alan var. Bunları adam gibi kullandığınız zaman savaşları kazanmamanız için hiçbir sebep yok. Şöyle bir baktım da, Çin"in ağır araçları oldukça güçlü. Amerika için de aynı şeylerden bahsetmek mümkün. Ama diğer GLA lar için, bunu söylemek zor. Onlar zaten mağaralarda veya ele geçirdikleri binalarda yaşıyorlar. Toplu halde dolaşıyorlar. Tam anlamıyla terorist işte. Çok çabuk üremeleri (?) ve toplu halde dolaşmaları onların üstün yönleri. Bir de şu sağa sola yollayıp patlatılan araçları. Oyunu oynarken diğer şeyleri kendiniz keşfedeceksiniz. Ben burada hepsini saymayayım. Kim uğraşacak şimdi

Aslında eski Command & Conquer"lerde hoşuma giden bir olay bu oyunda yok. O da ara demoların video görüntü olması. Artık video görüntüler hiçbir oyunda kullanılmıyor gerçi. Ama C&C"yi eğlenceli yapan bir olay da video görüntüleriydi. Bu oyunda genel intro dışında pek video görüntü ile karşılaşmıyorsunuz. Tüm olan biten oyunun kendi motoruyla hazırlanmış olaylar. Pek de heyecanlı olmuyorlar. Hem grafikler yüzünden hem de ne bileyim, çok yapay duruyorlar. İnandırıcı olmuyorlar pek. Bunları detaylı olarak oyunun eksi yanları bölümünde anlatacağım. Evet, doğru, oyunun eksi tarafları var malesef. Oyunda bolca ara demo var. Bunlar bölümlerin başında, ortasında veya sonunda, her an olabiliyor. Önemli birşey yaptığınız zaman genelde kesin araya birşeyler giriyor. Bunlar aslında iyi hazırlanmışlar ama inandırıcı olmaktan uzaklar. Hele bir de sıkı patlamalarda kullanılan matrix efektleri yok mu, iyice sıktı beni. Bilmiyorum belki başkalarına süper geliyordur. Bu oyun 2-3 ay önce çıksaydı beğenebilirdim ama öyle grafikler ve efektler gördüm ki bu süre içinde, bu oyun şimdi bana çok basit geliyor.



Oyun esnasında, demoların araya girmesinden başka, ara sıra da görevleriniz size hatırlatılıyor. Ayrıca haritada da gösteriliyor nerede önemli noktaların olduğu. Oyundaki tüm tuşlar ekranın alt tarafında duruyor. Haritanız sol tarafta, diğer düğmeler ise sağ tarafta. En sağda seçili birimin resmi ve özellikleri bulunmakta. Ortada ise binaların yaptığı birimler, birim sayıları falan gibi bilgiler bulunmakta. Pek birşey değişmemiş yani. İkonlar artık daha büyük ve direk fotoğraflardan oluşmaktalar. Bir seferde 9 tane birim yapabiliyorsunuz. Bunlar da sağ tarafta gösteriliyor. Saat gibi resimler koyu renk oluyorlar, bittiğinde ise binalardan sizin belirlediğiniz "Rally Point""e çıkıyorlar. Görev çubuğu, başarılı birşey aslında ama harita hakkında aynı şeyi söylemek zor. Çok detaysız olmuş ve bence yeterli de değil. Daha iyi görünen ve detaylı bir harita olsaydı bence çok daha kullanışlı olurdu. Diğer ikonlar kullanışlı, karışık falan da değil.

Oyunu oynarken çok garip şeylerle karşılaştım. Aslında bunların olmaması gerekirdi ama bilmiyorum. Öncelikle ara demolarda oyunun performansı acaip düşüyor. Oyun içinde ne kadar karışıklık olursa olsun performans düşmüyor ama ara demolarda bazen performans düşüyor. Sanırım arka planda bölüm yükleniyor bilmiyorum. Zaten ilk başta size görevler verilirken de aşağıda oyunun yüklendiğini gösteren bir çubuk var. Orada size resimler ve bölüm brifingi veriliyor ve bu arada da bölüm yükleniyor. Genelde bölümlerin yüklenmesi fazla uzun değil. Ama pek de kısa olduğu söylenemez.



Oyun esnasında, kalabalık şehirlere falan da dalabiliyorsunuz. Bu esnada şehir halkı etrafa koşuşturuyor. İnsanlar kendi içlerinden, tankların içinden falan geçiyor. Bu da olmaması gereken ve benim nefret ettiğim bir hatadır. Bazen birimler yolladığınız yere gitmemekte ısrar ediyorlar. Kalabalık olduklarında, ince bir yoldan veya köprüden yolladığınızda saçmalamaya başlıyorlar. Üssünüzde fazla sayıda asker yaparsanız askerlerin toplandığı mekan dolarsa, diğer yeni gelen askerler alakasız yerlere gidebiliyorlar. Sonra onları bulmakla uğraşmak zorunda kalıyorsunuz.

Oyun hiç de zor değil. Zaten devamlı yardımcı birlikler gelip duruyor. Oyunda kolay oyun seçeneği bulunmuyor. Normal ile başlıyorsunuz. Ben bundan bir yüksek modda oynuyorum. Normal olan modun da çok kolay olacağını düşünmüşüm. Yapay zekadan mıdır nedir, oyun bana pek zor gelmedi. Hep aynı şeyler oluyor. Bir grup bir taraftan geldiği zaman onları temizliyorsunuz ve bir süre sonra benzer bir grup yine aynı yerden geliyor. Hiç daha güçlü bir grup yollamak veya yön değiştirmek akıllarına gelmiyor. Genelde 8-10 tane tankla ve öncü piyade birliği ile kolayca bir şehrin ön defansını aşabiliyorsunuz. Ardından bu ön defansı aştığınız birliği düşman şehrinin ortasına tıklayıp hemen ardından da geride bekleyen yedek gücünüzle saldırırsanız, ne kadar güçlü şehir olursa olsun, yerle bir ediyorsunuz. Çünkü ilk başta şehrin ortasına tıkladığınız birimler düşmanı meşgul ediyorlar ve diğer birimleriniz de sırasıyla düşmanı toprağa gömüyor. Bu taktik her zaman kullandığım taktiktir ve gerçekten de işe yarar. tavsiye ederim.



Grafikler grafikler... Binalar oldukça iyi görünmekteler.. Haritalar güzel tasarlanmışlar, genelde çevre grafikleri çok şirinler. Şehirler gerçekten de şehir, kasabalar ise gerçekten de kasaba gibiler. Çöllerin ortasında kurulan köyler, toz toprak falan oyuna süper yansıtılmış. Tek beğenmediğim, az önce de bahsettiğim grafik detayındaki kalitesizlik. Ara demolarda bazen zemin düzeyine iniyor kamera, o zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız. Gerçi böyle bir oyundan süper grafikler beklemek olmaz. O zaman sanırım hiçbir sistemde doğru düzgün çalışmayacaktı. O yüzden bu tarz bir detay düşürme işine girmiş olabilirler. FPS değil bu sonuçta.

Seslendirmeler de aynı şekilde başarılılar. Her ülkenin kendine has şivesi var bu zaten adettir. Ama İngilizce konuşmaları kötü olmuş. Neden Çin askerleri İngilizce konuşurlar ki, hele bir de canlarını dişlerine taktıkları savaş ortamında. Neyse ki konuşma şekillerindeki değişiklik bir derece de olsa sesleri kurtarabiliyor. Ses efektleri de başarılılar. Patlamalar sanki odanızdaymış gibi oluyor. Hele bir de dev tanklar ateş ederken ekran titremiyor mu, gerçekten bombayı içinizde hissediyorsunuz. Müzikler de bence efektlerden daha başarılı. Kahramanlık tarzı parçalar çalıyor ve her milletin kendi folk müziklerine yakın müzikler çalıyor. Mesela ilk başta bir kamyon yüzünden koca kasaba darmadağın oluyor, taş üstünde taş kalmıyor. O an çalan müzik, etkileyici ve duygusal. Saving Private Ryan, Black Hawk Down gibi filmlerde duyulan müziklerden.

Sonuç: 8/10



Counter Strike Condition Zero-Oyun İnceleme


Condition Zero aslında CS 1.6’nın grafik motoruyla (Half-Life grafik motoru) hazırlanmıştır. Sadece grafikleri geliştirmişler. Bu sayede külüstür bilgisayarlarla bile çok rahat oynanabiliyor. Bu lafım sizi sakın CS 1.6 ya benziyor kanısına düşürmesin.  1.6 ‘dan çok daha keyifli bir oyun. Neden diyeceksiniz: CZ’de çok sürükleyici görevler var. Yani Call of Duty tarzı bir oyun. Ama tam olarak savaşmıyorsunuz. Karşıdakiler terörist oldukları için küçük timler halinde dağınık şekilde görevleri yerine getiriyorsunuz. Bazenleri de timinizle beraber…

Görevlerden bahsedecek olursak; Dünya’nın 4 bir tarfında görevlere gidiyorsunuz. Görevlerde:

Uyuşturucu kaçakçılığı yapanların planlarını bozuyoruz
Nükleer bomba başlığını ellerinden alıyoruz veya fotoğrafını çekiyoruz
Önemli şahsiyetleri ellerinden kurtarıyoruz
Teröristlerin elebaşlarını(VIP) öldürüyoruz
En son görevde ise nükleer bombanın patlamasını engelliyoruz

Şu an aklıma gelmeyen başka görevler de olabilir. Toplam 10 Bölgeye gidip görevleri tamamlıyorsunuz.Görevler öyle çabuk bitmiyor tabii. İlk oynayışınızda bir bölgeyi 20 – 30 dk ya anca bitirebilirsiniz. Ben 2 güne tamamlamıştım oyunu ama çok sardığı için görevlere baştan başladım.

Oyun çıkış tarihi: 23 Mart 2004 ama o zamanın en iyi oyunu. Belki şimdi Call of Duty ile yarışamaz çünkü Call of Duty 7’yi oynayanlar bilir :) Ama görevler ve rahat oynanış hala çok zevkle oynamamızı sağlıyor. Eski bilgisayarlarda rahat oynanması da cabası. Kendi tecrübem merak etmeyin.

Cephane azlığı da oyuna gerçekçilik katıyor. Mesela M16’nız elinizde sürekli önünüze terörist çıkıyor.  E cephaneniz bitti. Ne olcak şimdi.. Alın elinize SIG P228 model silahınızı veya elinizde ne varsa (En çok SIG P228 olur elinizde o yüzden dedim :) dayanın dayanabildiğiniz kadar. Az ileride nasıl olsa karşınıza teröristlere ait cephanelik çıkacaktır. Cephaneliği aldıktan sonra kim durdurur sizi.Oyundaki İlkyardım dolaplarından da “e” tuşuna basarak canınızı doldurabiliyorsunuz. Bu dolapları deli gibi aradığınız zamanlar olacaktır.

Oyundaki Yeni silahlar ve ekipmanlar da CS oynamıyormuşsun gibi bir his veriyor.

Yeni ekipmanlardan; telsiz, M72 LAW Roketatar,  fiberoptik kamera (duvarın arkasını görmeye yarıyor), lehim lambası(asma kilitleri kırarak açmaya yarar) ve uzaktan kumandalı bomba. Ama bu ekipmanları görevlere göre belli yerlerde kullanabilirsiniz. Mesela roketatarı tank ve bi konvoyun zırhlılarını vurmak için… Ayrıca bu aletlerin bazılarını terörister de kullanabiliyor. Roketatarla öldüğüm çok olmuştur.

Unutmadan şöyle bir açıklama yapayım: Counter – Strike: CZ 2 türlü bir oyun. O nasıl bişe dediğinizi duyar gibiyim.Şöyle ki Turtle Rock Studios ve Valve daha önce CS 1.6 ya tıpkı benzeyen sadece modelleri değişik olan başka bir sürümünü çıkarmıştı. Benim 2 saattir yukarıda anlattığım oyun diğer sürümü. CZ’ nin yukarıda anlattığım modelinin adı “Counter – Strike: Coundition Zero Deleted Scanes(Silinmiş Sahneler)” Diğer CS: CZ’de de görevler var.  Haritaları bildiğimiz CS haritalarının teksturelerinin değiştirilmiş hali. Ve görevler şu şekilde;

Örnek:

“de_dust2 haritasında 5 düşman öldür.”
“3 düşmanı Sniper Rifle ile öldür.
“Bir kere bombayı etkisiz hale getir.”

gibi görevler var. Zorluk ayarlarına göre bunları yükseltebilirsiniz. Görev sonunda diğer mapa geçiyorsunuz. Geçmeden önce kazandığınız coinslere(paralara) göre takımınıza tecrübeli askerler alıyorsunuz. Bir görev 1 Coins ise 5 görev bitirdikten sonra (5 Coins) en tecrübeli askerlerden seçebilirsiniz. Tabi ben tecrübeyi yavaş yavaş yukarı çıkarmanızı tavsiye ediyorum.

Bu sürümde silahlar ve ekipmanlar aynı. Ama size bir ipucu; diyelim ki Sniper Rifle ile 3 düşman öldür diyorsa. El başladığında “B” sonra “A” (Otomatik silah alma) ya bastıktan sonra Sniper Rifle’ı verir. B ye bastıktan sonra boşuna o silahı aramanıza gerek kalmaz

Battlefield 1942 Road To Rome-Oyun İnceleme


Battlefield 1942’nin eklentisi olarak DICE' ın geliştirdiği ve EA tarafınca piyasaya sürülen The Road to Rome, 2. Dünya Savaşı’nda İtalya ve Sicilya’da gerçekleşen ve çok fazla bilinmeyen çarpışmaları konu alıyor. RtR, BF1942 severlere 6 yeni harita kazandırıyor. Operation Husky (Sicilya), Anzio ve Monte Cassino muharebeleri bunların en önemlileri. Her harita oldukça kapsamlı olarak hazırlanmış ve içinde İtalyan evleri, Akdeniz ağaçları ve Monte Cassino kilisesi gibi önemli detayları da içermekte.
Kontrol edilebilen araçlar burada da BF1942’de olduğu gibi çok önemliler. Road To Rome, orijinal BF' deki 30' un üstündeki araca ek olarak sekiz tane de yeni araç içeriyor. Bunlar arasında, Alman BF-110 ve İngiliz Mosquito iki motorlu avcı-bombardıman uçakları, yeni İtalyan, İngiliz ve Alman tankları ve mobil toplar da bulunuyor. İtalyan Breda saldırı tüfeği, İngiliz Sten makineli tüfeği de yenilikler arasında.

The Road To Rome, geniş haritalarıyla oyunculara 2. Dünya Savaşı’nın bu dönemine ait savaş heyecanlarını yaşatmakta. Farklı asker sınıfları ile oyuncular, Axis ve Allies olarak çeşitli kara, deniz ve hava silahlarını kullanma şansına sahip oluyorlar. Bunların dışında, Battlefield 1942’de bulunmayan Fransız ve İtalyan kuvvetlerine bu eklenti sayesinde komuta etme imkanı elde ediyoruz.

RtR, bir eklenti paketi olarak hazırlandığı için, kurabilmeniz için bilgisayarınızda Battlefield 1942 oyununun önceden kurulu olması gerekiyor.

Battlefield 1942-Oyun İncelemesi





EA Games, Codename Eagle' ın bir sonraki adımı olarak düşünülen, DICE' ın geliştirdiği Battlefield 1942 ile, piyasaya devrim niteliğinde bir FPS türü savaş oyunu sürmüş oldu. Battlefield 1942, 2. Dünya Savaşı' nın ilginç bir çok cephesini oyunda farklı bir solukla ve takım oyununa ağırlık vererek yeniden yaşatmasının yanısıra, dönemin 35' ten fazla aracını kullanma olanağını da veriyor.
Battlefield' de her türlü araca rastlamak ve bunların hepsini kullanmak mümkün. Willys Jeep' ten, dönemin popüler savaş uçağı Mustang P-51' e kadar çeşitli hava, kara ve deniz araçları oyunda kullanılmışlar. Oyunun en güzel yanlarından birisi, bütün bu farklı tipteki araçların tek bir harita içerisinde yer alabilmesi ve kullanılabiliyor olması. Bu şekilde, örneğin bir Jeep ile küçük bir havaalanına yolculuk yapıp, oradan kaldırdığınız bir uçak ile haritanın bir köşesinden ötekine uçmak, başarılı bir inişten veya paraşütle atlayıştan sonra da bir tanka binip sıcak savaşa girişmek mümkün. Bütün bu araçlar size sıkıcı geliyorsa, piyade olarak 1. veya 3. şahıs bakış açısından haritada yaya dolaşabilirsiniz. Oyunda beş değişik asker sınıfı bulunuyor : Scout (Öncü), Assault (Piyade), Anti-Tank, Medic (Sıhhiye) und Engineer (Teknik Sınıf).

Orijinal haliyle oyunda, 2. Dünya Savaşı' nda yaşanan Afrika, Doğu ve Batı Avrupa ve Pasifik cephelerinden toplam 16 değişik harita yer alıyor. Bu yazının kaleme alındığında mevcut olan son yükseltme sürümü v1.5 ile gelen 4 ilave farklı haritayla birlikte bu sayı 20' ye çıkmış durumdaydı. Her cepheye özgü farklı araçlar oyunda değişiklik sağlıyorlar.

Battlefield 1942 için, EA iki farklı eklenti paketi çıkartmış durumda. Bunlardan, İtalya cephelerini içeren Road To Rome, 6 yeni harita ve değişik silahların yanısıra, İtalyan ve Fransız kuvvetlerini de BF1942 deneyimi içine katıyor. Daha sonra çıkan Secret Weapons of WWII ise, 8 yeni haritada savaş sırasında geliştirilen ama cephelerde kullanılma fırsatı bulunamamış silah ve araçları içeren yapısıyla oyuna biraz da kurgu öğesi ekliyor.

Bu eklenti paketlerinin yanısıra, BF1942 seven amatör gruplarca hazırlanan ve internetten ücretsiz olarak indirilebilen değişik senaryo ve yapılarda onlarca modifikasyon bulunmaktadır. Bunların en önemlileri arasında, Desert Combat, Forgotten Hope, Eve of Destruction, BattleGroup42, Action Battlefield ve Interstate '82 modifikasyonları sayılabilir.
Şimdi ise oyun türlerinden bahsedelim;

SinglePlayer

Battlefield 1942 temelde bir multiplayer oyun olarak tasarlandığından, bilinen anlamda saf ve ayrı bir tek kişilik oyun modu bulunmamaktadır. Ama internet bağlantısı yapmadan, yapay zekalı oyuncularla birlikte ve onlara karşı tüm haritaları oynayabilirsiniz.

Multiplayer

Deathmatch
Adından da anlaşılabileceği gibi burada takım arkadaşlarınız yok. Herkes kendi başına ve karşınıza çıkanı vurmanız gerekiyor.

Capture-The-Flag
2 takım, 2 üs ve 2 bayrak. Karşı takımın bayrağını kaçırıp kendi noktanıza taşımanız gerekiyor.

Conquest
İşte oyunun kalbi olan oyun türü. Harita sektörlere bölünmüştür. Her takımın, oynanan haritaya göre değişebilen başlangıç puanları (ticket) vardır. Bu ticketlar her öldüğünüzde yeniden doğmak için kullanılmaktadır. Bir takım, haritadaki sektörlerin yarısından fazlasına sahip olduğunda, karşı takımdan fazladan ticketlar düşmeye başlar. Ticketları biten takım oyunu kaybeder. Ticketları arttırmanın bir yolu bulunmadığından, idareli ve akıllıca kullanılmaları gerekmektedir.

Co-Op
Diğer oyuncularla birlikte bilgisayarın yönlendirdiği rakiplere (botlar) karşı oynuyorsunuz.


                                                             Asker Sınıfları                                                                             

SCOUT (Öncü Sınıf)
Scout' un ana silahı uzun mesafeler için kullandığı dürbünlü sniper tüfeğidir. Bu sayede, oyundaki diğer sınıflara göre bazı avantajları bulunmaktadır. Sağ fare tuşuyla silahın zoom moduna girilir. Scout' un ayrıca düşmanları gözlediği ve yerlerini topçu birliklerine bildirebildiği bir dürbünü de vardır.
Uzak Savaş: Bu sınıf, özellikle uzak muharebeye çok yatkındır.
Yakın Savaş: Yakın savaş sniper' ın zayıf noktasını oluşturmaktadır. Sniper tüfeği yakın savaş için uygun olmayıp, ancak tabanca veya bıçak ile biraz etkili olabilir. Bu nedenle yakın savaştan uzak kalması yerinde olur.
Teçhizat:
- Bıçak
- Tabanca: M1911 (AL), Walther P38 (AX)
- Sniper: Enfield No 4 (AL), Karabiner 98K (AX)
- El Bombası: Frag Grenade (AL), Stielhandgranate (AX)
- Dürbün

ASSAULT (Saldırı Birimi)
Saldırı birimi olarak iş gören Assault sınıfı, muharebeler için çok uygun olan bir saldırı tüfeği ile teçhiz edilmiştir. Silahın geri tepmesi nedeniyle koşarken hedefleri vurması oldukça güç olduğundan, çömelerek veya yatarak ateş edilmesi tavsiye olunur. Ekibinizde her zaman 2 ya da 3 Assult sınıfı oyuncu bulunmalıdır.
Uzak Savaş: Çömelip veya yere yatıp ateş ettiğinde bu snıfın oldukça uzun bir etki menzili söz konusudur. Gene de diğer bririmlere kıyasla uzak savaşta daha zayıf olduğu söylenebilir.
Yakın Savaş: Assault birimi, ismi gibi saldırıya ve dolayısıyla yakın savaşa en uygun asker sınıfıdır.
Teçhizat:
- Bıçak
- Tabanca: M1911 (AL), Walther P38 (AX)
- Saldırı Tüfeği: BAR (AL), StG 44 (AX)
- El Bombası: Frag Grenade (AL), Stielhandgranate (AX)

ANTI-TANK
Anti-tank sınıfının askeri, tanklara karşı oldukça etkili bir roketatar ile teçhiz edilmiştir. Roket beklendiği gibi çizgisel olarak gitmeyip bir yay çizdiğinden, isabetli şekilde ateşlenmesi belli bir alışkanlık gerektirmektedir. Kullanım zorluğu dışında, anti-tank araçlara karşı en etkili sınıftır.
Uzak Savaş: Çömelmiş veya yere yatmış durumda, anti-tank sınıfının oldukça uzun bir etki menzili vardır. Buna karşın roketatarla uzun mesafeli atışlar için, tecrübe gereklidir.
Yakın Savaş: Araçlara karşı muharebede anti-tank seçilebilecek en etkin sınıftır.Piyadelere karşı yakın savaşta ise genellikle tabanca ve bıçağa başvurması gerekebileceğinden daha az şansı vardır.
Not: Araçların burun kısmı genellikle en kalın zırhlı bölgeleri olduğundan, yandan veya arkadan vurulmaları önerilir.
Teçhizat:
- Bıçak
- Tabanca: M1911 (AL), Walther P38 (AX)
- Roketatar: Panzerschreck (AX), Bazooka (AL)
- El Bombası: Frag Grenade (AL), Stielhandgranate (AX)

MEDIC (Sağlık Sınıfı)
Sağlık sınıfı, çok etkili bir yakın savaş silahı olan hafif makinalı tüfek ile teçhiz edilmiştir. Bu sınıfa özel bir nitelik, iyileştirme fonksiyonudur. Taşıdığı sağlık kiti sayesinde kendisinin ve çevresindekilerin sağlık seviyesini yükseltebilir.
Uzak Savaş: Hafif makinalısı ile medic, uzak savaş için pek uygun bir sınıf değildir.
Yakın Savaş: Medic, yakın piyade savaşı için en güçlü sınıflardan biridir.
Teçhizat:
- Bıçak
- Tabanca: M1911 (AL), Walther P38 (AX)
- Hafif Makinalı: Thompson M1A1(AL), MP 40 (AX)
- El Bombası: Frag Grenade (AL), Stielhandgranate (AX)
- Sağlık Kiti

ENGINEER (Teknik Sınıf)
Teknik birim olan engineer sınıfı standard bir tüfekle teçhiz edilmiştir. Tüfek oldukça güçlüdür fakat doldurulması zaman ister ve bu sınıfın mermi sayısı fazla değildir. Araçları tamir edebilme yeteneğinin yanısıra engineer istediği yere patlayıcı yerleştirebilir. Patlayıcı bir ateşleyici düğme ile patlatılabilir.
Uzak Savaş: Engineer' ın hassas bir tüfeği bulunmaktadır ve uzak savaş için oldukça uygundur.
Yakın Savaş: Uzun doldurma süresi ve mermi azlığı nedeniyle bu sınıf yakın piyade savaşı için pek uygun değildir. Fakat, araçların arkasından koşup TNT veya mayın ile etkili şekilde devre dışı bırakabilir.
Teçhizat:
- Bıçak
- Tabanca: M1911 (AL), Walther P38 (AX)
- Tüfek: Enfield No 4 (AL), Karabiner 98K (AX)
- Patlayıcı: TNT (AL+AX)
- Tamir Anahtarı

- Mayın

Duyuru

Oyun incelemeleri yayinlanacaktir.Takip etmeyi unutmayın. .

15 Şubat 2016 Pazartesi

Duyuru

Sitemiz daha da geliştirilecektir.Takip Etmeyi Unutmayın...

14 Şubat 2016 Pazar

Arkadaşlar desteğiniz için teşekkür ederim...